Tagebuch in Deutschland: Episode 2
13.08.2010
Oranienburger Straße, 14.22
Sabah kahvaltilik almak icin bakkala gittim, ve tabii ki Almanca'mi da paratik etmek istedim. Sanirim 'ilk sorum' kim oldugumla cok iliskili: "Ist das Käse?" Peynir ve su aldiktan sonra -zor bela- buralarda bir firin olup olmadigini sordum (tabii Almanca sordum ve tabii o da Almanca'yla iliskimi). Konustugum abi Turk oldugumu anladi ve ben de "yok yok ben burada yasamiyorum, gezmeye geldim" gibi bir seyler geveleyerek anlamsiz bir savunma icerisine girdim. Lakin yardimsever bir abiydi; disari cikip bana iki firin gosterdi ve "ikisi de Turk" ya da "ikisi de Turklerin" dedi. Gulustuk ve iyi gunler dileyip caddenin karsi tarafinda olmayan firina gittim ve iki Brötchen alip (Turkce konusmadan) eve dondum. Kahvaltimi yaptiktan sonra Debora (kaldigim yerde benimle ilgilenen kisi) nerelere nasil gidebilecegimi gosterdi ve cikip istasyona gidip gunluk bir bilet aldim. Sonra trene atlayip (ya da S-Bahn'a binip) Oranienburger Straße'ye dogru yola ciktim. Su anda yagmur basladi. Burada biraz dolastim ve DDR (Deutsche Demokratische Republik) muzesine gittim, ama sadece iki kartpostal alip ciktim (duvari, o zamanin halini iyi anlatan iki kart). Muze fobisi. Su anda muzenin ust tarafinda bir sezlongda oturuyorum. Karsimda der Berliner Dom, nehrin kenarindayim ve sanirim yaziya biraz ara verip kendime bir Weissbier ismarlayacagim. Viel Spaß
13.08.2010
Alexanderplatz, 17.31
Alexanderplatz, 17.31
Kesif: Weissbier'in kafasi cabuk gelip cabuk geciyor. Weissenkopf
13.08.2010
Branderburger Tor, 19.52
Branderburger Tor, 19.52
Sonunda geldim.
Cenk'in tavsiyesine uyarak 100 numarali otobuse binip sehir turuna ciktim, baktim ki 'Unter den Linden' hemen indim. "Alles über Belin" dukkanina girip biraz bakindim ve orada Berlin'in tarihini gosteren bir bir belgesele takildim, yaklasik 15-20 dk. Sonra ise, kursta surekli pompalanageldigimiz Branderburger Tor'a gittim. Orada biraz takildiktan sonra ruhumu aydinlatan tabelati gorum: "Samadhi Vegetarisches Restaurant"
"Soya sosunda bambu cubuklariyla hafif pismis sebzeler (pilavla servis edilir)" Uyar mi? Uyar, sebzenin her turlu gideri var. Burada da bir Weissbier ismarladim, ama bu sefer Erdinger. Buna, Franziskaner'e verdigim puandan 1 puan az verdim, ama yine de fena degildi. Sanirim simdi yine Cenk'e uyacagim ve bu sefer de 200 numarali otobuse binecegim. Nereye gidiyor? Keine Ahnung!
14.08.2010
Bornholmer Straße, 03.00
Bornholmer Straße, 03.00
Az once eve geldim, yine uzun bir yoldan. Domi'yi ziyarete gitmistim; biraz sohbet ettik, sarap ictik ve Domi'nin Hindistan maceralarini dinledim. Sonra yine milyonlarca hat degistirerek eve ulasabildim. Domi'ye gitmeden once otobusle sehir turu yapmistim. Son durakta inip saga sola gelisiguzel yurudum, bir parca bilincli dolasmaya calistim. Daha sonra Domi aradi ve macera basladi. Domi'nin evine gidebilmek icin 3 hat degistirip biraz da yurumem gerekiyordu. Ama kullanacagim hatlardan birinde calisma vardi ve tabii ki kayboldum; ve bu kaybolmuslukta da tabii ki kaybolmus birileriyle karsilastim. Iki Fransiz genciyle birlkte yolumuzu bulmaya calistik. Biri bana "buralarda nereye takilabiliriz, biraz eglenmek istiyoruz da, bilirsin iste extacy falan" dedi. "Igrenirim hemserim" diyecektim ama agzimdan baska bir sey cikti. Nedense boyle durumlarda insan evlatlari yardimseverlik adina agzinin suzgecini kullanmiyor, aksine gotunu kullanip bir seyler yumurtluyor. Tabii ki ben de yardimci olmaya calistim genclere ve "Kreuzberg" diye yumurtladim. Neyse gitsin gencler ya, ben de yatayim artik. Gute Nacht
0 Comments:
Post a Comment
<< Home