Tagebuch in Deutschland: Episode 3
14.08.2010
Bornholmer Straße, 10.20
Siki bir yagmur var disarida, bu yazlik halimle cikmamin imkani yok. Soguk bir hava. Mir ist kalt
14.08.2010
Friedrich Straße, 16.32
Friedrich Straße, 16.32
Evden cikip Fridrich Straße'ye geldim, biraz dolasip buyuk bir kitapciya girdim (bunun icin baska bir kelime olsa gerek, herhangi bir dilde; artik kitabin yaninda baska bircok sey de satiliyor). Simdi de Kreuzberg'e gitmeye karar verdim. Yaklasik bir yil once gelmistik, bakalim nasil bulacagim simdi; yalnizim ve istedigim gibi hareket edebilirim, bu da daha cok ayrintiyi gormemi saglayacaktir, diye dusunuyorum. Hava kapali ve biraz serin. Sikayetci olup olmamam yagmura bagli. Regen bringt nicht immer Segen
14.08.2010
Kreuzberg, 17.54
Kreuzberg, 17.54
Once Mehringdamm'da inip biraz dolastim. Sebebi ise, Kreuzberg'in ne kadar buyuk oldugunu idark edememem. Gitmek istedigim yer ise, gecen yil geldigimizde takildigimiz yer, yani ustunde "Kreuzberg Merkezi" yazan ustgecide benzer seyin oldugu yer. Bir Hint restoranina girip Ingilizce sordum, karsilikli olarak anlasamadik. Aslinda oncesinde baska birine sormustum ama -Krezberg merkezi diye sormustum- oyle bir yerin olmadigini soyledi, sordugum kisi, gayet sallamayarak. Daha sonra, 'madem Almanya, o zaman Almanca' diyerek bir Alman kisisine Almanca sordum, cat pat: "Es gibt eine Brücke, auf der Brücke steht "Kreuzberg Merkezi". Wie kann man gehen?" Kisi de Almanca tarif etti ve anlastik, gayet iyi hissettirdi bu anlasilmislik, ve yaklasik 20 dakika sonra istedigim yerdeydim. Bu anlasilmisligin verdigi hazla kendimi odullendirmeye karar verdim ve bir yere oturup -gecen yildan tanidik bir civarda- kendime bir Weissbier ismarladim, markasini bilmiyorum ama soracagim.
Buraya gelmek icin Kuttbusser Tor'da indigimde istasyondaki bufeye girip -eminim baska bir adi var- "yuru git Golden Virginia, hosgeldin Javaanse" diyerek tutun degistirdim. Ocak'ta geldigimde turuncu paket almistim, simdiyse yesil denemek istedim, ve fena sert cikti. Bundan bir tane de Bartin Batur'a alacagim, uzerine konusmuslugumuz var ne de olsa.
Turist kafasinin tuketen bir kimlik oldugunu serh duserek, ve bu ilüzyona dusmemeye calisarak -fakat ne kadar cabalasam da bu his bir yerden yakaliyor beni- sehri gozlemlemeye calisiyorum. Bauman abime selam ederek bir genellemeyle cikiyorum yola: Sanirim sehrin buyuklugunu tartabilmenin yollarindan biri de sehrin ne kadar ulasilabilir olduguyla iliskili -tabii ki mesafe olarak degil, 'ihtiyac' ve 'guven' kelimeleri simdilik isimi goruyor. Istanbul'da ya da Izmir'de ya da asina oldugum ve bende sehir algisini olusturan baska yerlerde asindirdigim yollarin ederi belli. Tercihine gore merkez ya da ceper (iste algi bu ya: merkez ya da ceper!). Fakat burada hissettigim farkli. Sehrin kuzey tarafinda kaliyorum ve su anda gorece guneyindeyim, ve burada da bir 'hayat' var; evet farkli, ama var. Neden gelmiyor bu? Biraya ihtiyacim var. Evet, gordugum diger sehirlerde de var ama istedigim 'sey' degil, aksine, icinde buyudugum ve kacmayi tercih ettigim. Tabii tum bunlari bana yazdiran motivasyonu turist kafasi da etkiliyor, cok da masum degil. Prost
Buraya gelmek icin Kuttbusser Tor'da indigimde istasyondaki bufeye girip -eminim baska bir adi var- "yuru git Golden Virginia, hosgeldin Javaanse" diyerek tutun degistirdim. Ocak'ta geldigimde turuncu paket almistim, simdiyse yesil denemek istedim, ve fena sert cikti. Bundan bir tane de Bartin Batur'a alacagim, uzerine konusmuslugumuz var ne de olsa.
Turist kafasinin tuketen bir kimlik oldugunu serh duserek, ve bu ilüzyona dusmemeye calisarak -fakat ne kadar cabalasam da bu his bir yerden yakaliyor beni- sehri gozlemlemeye calisiyorum. Bauman abime selam ederek bir genellemeyle cikiyorum yola: Sanirim sehrin buyuklugunu tartabilmenin yollarindan biri de sehrin ne kadar ulasilabilir olduguyla iliskili -tabii ki mesafe olarak degil, 'ihtiyac' ve 'guven' kelimeleri simdilik isimi goruyor. Istanbul'da ya da Izmir'de ya da asina oldugum ve bende sehir algisini olusturan baska yerlerde asindirdigim yollarin ederi belli. Tercihine gore merkez ya da ceper (iste algi bu ya: merkez ya da ceper!). Fakat burada hissettigim farkli. Sehrin kuzey tarafinda kaliyorum ve su anda gorece guneyindeyim, ve burada da bir 'hayat' var; evet farkli, ama var. Neden gelmiyor bu? Biraya ihtiyacim var. Evet, gordugum diger sehirlerde de var ama istedigim 'sey' degil, aksine, icinde buyudugum ve kacmayi tercih ettigim. Tabii tum bunlari bana yazdiran motivasyonu turist kafasi da etkiliyor, cok da masum degil. Prost
14.08.2010
Oranienburger Straße, 21.51
Oranienburger Straße, 21.51
Kreuzberg'den sonra Alexanderplatz'a gectim, burada biraz takildiktan sonra dun gordugum kitapciya gitmek istedim fakat kapaliydi. Salip kendimi yine Oranienburger Straße'ye gittim. Cadde kenarinda bir cafede oturup Weissbier iciyorum, 'madem Almanya, o zaman Weissbier' diyerek; zaten diye diye tum gun 'Weisskopf' halinde dolaniyorum. Simdi hatirladim, Kreuzberg'de ictigimin adi Schneider imis (sozluk anlami 'terzi'), ama ficidan. Cok fenaymis, cok! Hepten kayboldum sehrin icinde -sanki rotam varmis gibi! Betrunken sein
15.08.2010
Rosenthaler Platz, 00.15
Rosenthaler Platz, 00.15
Yine uzun bir yuruyus ve arayistan sonra, Cenk'in tavsiyesine uyarak yine, 'KingKong'u buldum. Oncesindeyse, buraya gelirken 'Mein Haus am See' adli bir mekanin onunden gectim, gecmemle donmem bir oldu ve iceri girdim; hos bir mekandi ve orada benim icin bir sey vardi: Weissbier! Bir sure orada takildiktan sonra (bu zamana kadar somut olan ender hedeflerimden birine ulasmaya calisirken -KingKong- kisa bir sapma yaptim, gercekten, mekanin guzelliginden)... ne yaziyorum, niye yaziyorum simdi! Das ist KingKong!
15.08.2010
Rosenthaler Platz, 02.35
15.08.2010
Rosenthaler Platz, 02.35
Uzun bir suredir 'Mein Haus am See'de takiliyorum. KingKong'da fazla bir hareket yok diye geldim buraya, bir iki Mojito ve simdi de tabii ki Weissbier... Nerede oldugumla ve ne yapmak istedigimle ilgili en ufak bir fikrim yok.
Takiliyorum.
tak... taki... takil...
Takiliyorum.
tak... taki... takil...
15.08.2010
Rosenthaler Platz, 03.53
Rosenthaler Platz, 03.53
Hala gidemedim kaldigim yere. Rosenthaler Platz'in kosesinde takiliyorum; vejetarjen kebap yedim (ne demekse!)
15.08.2010
Bornholmer Straße, 04.53
Bornholmer Straße, 04.53
Nihayet vardim eve. Hatirladigim tek sey, saat 22.00'ye dogru (muhtemelen hala Oranienburger'deyken) eve donmeyi dusundugumdu. Ama olmadi, sanki ilk defa olmuyormus gibi.
Yarin yapilacaklar cok! Eskiden Duvar'in bulundugu yere gidecegim, buraya yakin. Ama oncesinde Alexanderplatz'a gidecegim, kitapciya (umarim aciktir). Sonrasi ayni; ic birayi dolas!
Yarin yapilacaklar cok! Eskiden Duvar'in bulundugu yere gidecegim, buraya yakin. Ama oncesinde Alexanderplatz'a gidecegim, kitapciya (umarim aciktir). Sonrasi ayni; ic birayi dolas!
0 Comments:
Post a Comment
<< Home