Tagebuch in Deutschland: Episode 10
21.08.2010
Heidelberg, 18.07
Heidelberg, 18.07
Sabah Elo'yla güzel bir kahvalti yaptik evde, sonra da Heidelberge dogru yola ciktik; cok uzak degil Mannheim'dan, trenle yaklasik 20 dakika. Önce 'Altstadt' denilen yeri gezdik. Kücük, dar sokaklar ve tarihi evler, ve tabii ki bircok turist (sanirim dünyanin her yerinde böyle: haftasonu-haftaici kafasi. Simmel acaba düsünmüs müdür, "ulen iki kelam laf ediyoruz ama Pazar her yerde ayni 'Pazar' midir acaba..." diye).
Heidelberg iki tepenin arasinda, Neckar'in iki yakasinda (ama ozellikle bir tarafinda) konuslanmis tarihi kücük bir sehir: Almanya'nin ilk üniversitesi, heybetli kalesi, kilisesi falan. Ama benim icin ayri bir anlami var.
Sehrin tarihi kismini gezdikten sonra, ilk önce sehrin yogunluklu olarak konuslandigi taraftaki tepeye ciktik, kalenin oldugu tepe, güzel bir manzara. Daha sonra yeniden asagiya inip (düzlüge inince buz gibi bir Schöfferhofer) Neckar üzerine kurulan ilk köprüden gecerek filozoflarin takildigi tepeye ciktik. Sol taraf Bismarck'in takildigi, sag tarafsa Hölderlin'in takildigi yer. Saga dönüp biraz yürüdük. Hölderlin'in Heidelberg icin yazdiklarini iceren bir anitin yaninda durduk.
Lange lieb' ich dich schon, möchte dich,
...
...
So viel ich sah
Neler düsündü acaba buralarda, diye düsünmeye basladim, sessiz bir ormanin icinde.
...
...
So viel ich sah
Neler düsündü acaba buralarda, diye düsünmeye basladim, sessiz bir ormanin icinde.
0 Comments:
Post a Comment
<< Home