eflatunalem

Monday, December 06, 2010

kendimi

...görmeye başladığımdan beri beni yürüten, koşturan, koşmaya çalıştığım için tökezletip düşüreyazıp beni yavaşlatarak peşimden gelen bu ayaklara dönüp bakma cesaretinin, dönüp de ayakların sahibinin gözlerini görmeyecek, görmek istemeyecek şekilde bu ayaklara bakma merakının, yıllar yılı içimde nihayetinde yaraya dönüşen bir uzuv gibi taşıyarak üzerime aldığım ağırlığını atmaya karar verdiğimde geldi bu soru aklıma: Beni ağırlaştıran bu yükün sahibinin gözlerine bakmak, ayaklarına bakmaktan neden daha ağır, neden daha ağırlaştırıcı olsundu ki? Üzerime gönülsüzce aldığımı düşündüğüm bu yükü neden, nerede bırakacağımı düşünmeksizin ilerleyişimi, ilerlediğimi sanışımı sorgulamaksızın geçirdiğim her günün pahasının yükümü daha da ağırlaştıracağını bilemememin yoldaşı olan saflığımın, ağırlaştırdığını göremememin nedeni olan körlüğüme dönüşeceğini, dönüştüğünü anlamanın, anlamak olan edimin, öğrenmeye, öğrenmek olan edime, eş düşmediğinin ayırdına vardığımda ayaklarım birbirine çoktan dolaşmıştı. Düştüğüm an ağır olan bedenimin acısını bir kenara bırakarak yitirdiğimi düşündüğümün görmek olduğu sızısıyla gözlerimi açtığımda ise gördüğüm şey, yıllardır kendime, kendimle ifa ettiğim, yıllardır beni önüne katıp kendisini sürükleten bu yükün ortağının gözleriydi. Göz göze geldiğimizde korkumun kokusu çıkmıştı; bilinçsizce yatan bir çift gözün içine bakabilmenin verdiği cesaretin yaramın kaşınmasını unutturması da aynı anda hatrıma gelmişti; unuttuğumu hatırlamıştım, bakamamanın göze, ayağı düşmanlaştırdığını unuttuğumu. Ayağa kalkıp yükümü bırakıp gitmek istediğimdeyse, ayaklarımın hala birbirine dolaştık olduğunu anlamıştım; gidememiştim...

Kolay olana meyletmenin çekiciliğinin sızısı yaraya dönüştüğünde, kesmenin, kestirip atmanın, kesip atmaya çalışmanın yontmak olduğunu çaresizce görmenin; yontarak kendini, yükünü, ağırlığını bıraktığını düşünmenin açtığı yolun kendini eksiltmek olduğunu fark etmenin; belki de, yontmadan yoğurmayı deneyerek eksiltmemenin kendini, kendi gözlerine bakabilerek ayaklarının dolaşmaması için bir vesile olduğunu anlamaya çalışmayı öğrenmektir asıl olan.

06/12/2010

Wednesday, December 01, 2010

sandık dolusu kağıt

"Her günle, her gösteriyle sırtımıza biraz daha binen ölümün yükü, bu sandığı artık kaldırıp taşıyamadığımız gün, tamam olacak, bizi çökertecektir, bunu iyi bil; bunlarda sen varsın, ben varım; yaşadığımızı gösterecek, başkasına olsun, bize olsun, gösterecek bir şey var mı elimizde, bu kağıt yığınından başka?"

Yedinci Masal
"USTA BENİ ÖLDÜRSEN E!"